Murathan Mungan çok yoğun. Şu sıralarda hele inanılmaz bir tempoyla koşturuyor.
Bir yandan 31. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Yarışma jürisinin başkanlığını
yürütüyor, bir yandan da sürekli röportajlar, törenler, basın toplantıları arasında
mekik dokuyor. Bir tıp kongresinde açılış konuşması yapacağını söylediğinde “pes”
diyoruz içimizden, nereden buluyor bu kadar enerjiyi, anlamak mümkün değil. Bilenler
bilir, onu 5 dakikalığına bile bir köşeye oturtup hal hatır sormak zor iştir ama
neyse ki bizi kırmıyor ve “Murathan Mungan’ın unutamadığı 5 festival filmi” başlıklı
N5’i yapmayı kabul ediyor. Bunu biraz da en başından beri takip ettiği film festivaline
olan tutkusundan kabul ettiğini biliyoruz elbette, o kadar da zekamız var. Yoksa
kolay mı Murathan Mungan’ı yakalamak? İKSV’nin çatısındaki X Restaurant’ta buluşuyoruz
Mungan ile. Bu yıl onur ödülü alan Sevin Okyay ile birlikte Milliyet gazetesinden
Asu Maro’ya röportaj veriyor. Bir kahve içip soluklanalım demeye kalmadan bitiyor
röportaj ve fotoğraf faslı başlıyor. Yanında getirdiği gömlekleri göstererek fikrini
alıyor herkesin ve sonra giyinmeye gidiyor. Biz de N5 için görüntüsü ve sesi uygun
bir mekan aramaya başlıyoruz. Sevgili Ayşe’nin ( Bulutgil ) yardımıyla bir alt kattaki
yönetim bölümünde bir yer bulup kuruluyoruz. Murathan Mungan işi bitip de yanımıza
geldiğinde toplantıdan çıkabn Görgün Taner ile karşılaşıyoruz ve onun harika jestiyle
yeniden mekan değiştiriyoruz. Artık Görgün Taner’in Haliç manzaralı şahane odasındayız.
Biz yeniden kurulurken Murathan Mungan hemen Görgün’ün plaklarını karıştırmaya başlıyor
ve bir iki tanesine göz bile koyuyor. Nihayet her şey hazır. Kamera hazır, kameramanımız
Cem Sertesen hazır, ben hazırım ve en önemlisi Murathan Mungan hazır. Cem abi “ben
kayıttayım” diyor ve Murathan Mungan anlatmaya başlıyor. Yıllar içinde bir festival
yolculuğuna çıkarıyor bizleri; filmler ve anılar uçuşuyor gözlerimizde. Murathan
Mungan anımsıyor.
Filmler, anılar, birikenler
Filmler, anılar, birikenler
Herşeyden önce, Murathan Mungan 5 film seçmedi. Hatta önce 5 film seçemeyeceğini
düşünüyordu, çünkü bir ön hazırlık yapmamıştı. Ama sonra konuşmaya ve anımsamaya
başladığında 5 filmden fazlası çıktı ortaya. Zira Mungan en başından beri takip
ettiği İstanbul Film Festivali’ni hayatının en derinlerine kadar sokmuş aslında.
Kimi filmler ona şiirleri için ilham vermiş, kimileriyse hayatını değiştirmiş. Kimilerini
sevdiği dostlarıyla görmüş, kimilerini yalnız görüp sonradan dostlarını sürüklemiş.
Her festivali yakından takip etmiş, her festivalde salon salon gezmiş. Keşifler
yapmış, bu keşiflerden yeni heyecanlar yaratmış, bu heyecanları etrafına da yaymış.
Tarkovski, Angelepoulos, Frears, Paradjanov derken geride kalan 31 yılın ardından
baktığında ne de çok anı biriktirmiş meğer. Ama iyi ki izlemiş, iyi ki unutmamış,
iyi ki de anlatmış. İstanbul Film Festivali’ne ondan ve bizden selam olsun.